Nasıl Daha İyi Bir Geleceğe Sahip Olabilirim? Yükselen Teknolojiler Neler?
2021-08-30 Abdullah Kise
Uzmanı olduğum yazılım ve veri teknolojileri ilişkili konularda kurumsal firmalara sunduğumuz danışmanlık, eğitim, yönetilen hizmetler, dış kaynak hizmetleri ve bütün bu hizmetlerin takibi gündemimi bir hayli dolduruyor. Paralelde göz ardı edemeyeceğim resmi işlemler, anlaşmalar, satış ve pazarlama faaliyetleri, ürün geliştirme ve tescil işlemleri derken aklımdaki paylaşımların büyük bir bölümünü ertelemek zorunda kalıyorum. Açıkçası buna ek olarak zihnimdeki bir takım sıralamalar yüzünden de teknik konular dışında fütüristtik paylaşımlar yapamıyorum. Bugün bu konuda yazılı bir adım atmak, bir hazırlık yapmadan aklımdakileri doğrudan paylaşmak istedim.
Üniversite tercihleriyle ilgili haberler, üniversite reklamları ve akrabalarımdan sınava girenlerin heyecanla sordukları sorular, yıllardır yurt içinde ve yurt dışında sahada olan, benim zamanımın en gözde mesleklerine sahip dostlarımla yaptığım sohbetler, bir kesimin gündemimde olan fakat çok az kişinin farkında olduğu bir kaç noktaya kısa da olsa dikkat çekmem gerektiğini uzun zamandır kulağıma fısıldıyor.
Şu aralar; Veri Mühendisliği konusunda hazırladığımız yeni bir müfredatın senaryolarını olgunlaştırmakla uğraşırken, küçük bir ara verip bu yazıya başlamaktan kendimi alamadım.
Hangi bölümü seçmeliyim?
14 yıldan fazladır kurumsal firmalarla çalışıyorum. Türkiye'nin ilk 500 şirketi arasında hizmet sunmadığım bir firma kalmamıştır. Bununla birlikte yurt dışındaki firmalara da onlarca kalem hizmet götürdük. Yerli yabancı bir çok üniversite ve bölümde okumuş, görev almış veya eğitim vermiş bir çok öğrenci, akademisyen, profesyonel ile tanışma ve çalışma fırsatı buldum. Sahada pratiği ile önde olan profesyonellerden, akademik çalışmalarıyla yüksek saygınlığa kavuşmuş akademisyenlere kadar geniş bir yelpazede değerli dostlara sahibim.
Bu sorunun cevabını net olarak verebileceğimi sanırdım. Fakat bu soru karşısında zihnimin ne kadar boş olduğuna şahit olmak beni çok şaşırttı. Sanki bu soruyu hiç sormamış veya bu soruyla daha önce hiç karşılaşmamış gibi olduğumu fark ettim.
Bu arafta kalma hissinin kaynağına indiğimde şunu görüyorum; Üniversitedeki bölümler büyük oranda eskimiş görünüyor, eskiden mezun olanların büyük bölümü okuduğu alanın dışında veya o okurken ortalıkta olmayan yep yeni alanlarda geçimini sağlar hale gelmiş durumda. Gelecek ise çok daha farklı mesleklere gebe.
Bir araştırmaya göre 2030 yılında üstlenilecek mesleklerin %85'i henüz ortaya çıkmadı bile.
Bilgisayar, telefon ve internet insanlık tarihindeki en büyük devrimlerdendi. Sessizce oldu. Çağ açıp çağ kapatmadı. Şimdilerde bu değişimin hızına yetişmek ve isim vermek bile mümkün değil. Bilginin hem güç olduğu hem de bu kadar kolay ulaşılabilir olduğu bir çağdayken kaos içinde bir düzen bulmaya çalışmak, akıl sağlığını korumak ve insan kalmak arzu ettiklerimizin başını çekiyor.
Değişim sessizce ama çok hızlı gerçekleşiyor.
İstanbul'un göbeğinde kesintisiz internet erişimi alamıyorken dünyanın her yerini saran, gece bir kaçını yavaşça kayan yıldızlar gibi çıplak gözle görebileceğiniz 72 bin adet Starlink uydusu 300-500 km tepemizde sürekli gezecek şekilde konumlandırıldı ve aktif edildi, hem internet hem de bir takım askeri faaliyetler için kullanılmak üzere. Acaba ülkeler internetin kontrolünü tamamen yitirdiklerinin farkındalar mı? Bunun bile ne kadar büyük bir değişimi getirebileceğini ön görebiliyor musunuz?
Ne kadar sığ sulardayız. Burnumuzun dibindeki madenler hakkında yılların mevzusunu başa sarıp dururken bu arada birileri diğer gezegenlerden maden çıkarmanın hesaplarını yapabiliyor. Yıllarca birikim yapıp hala daha kredi çekmeden orta sekment bir araba alamazken, birileri arabaları çağırınca kendiliğinden gelen sıradan, kullan bırak eşyasına çevirmenin bir yolunu bulmuş, sistemini kuruyor.
Peki ya insan bedeniyle ilişkili çalışmalar? Hibrit insan modelleri. Ölümsüzlük sevdasıyla yapılan hem zihni hem bedeni faaliyetler. Neuralink projesi ve gelişmeler herkesin malumu. DNA, RNA, mRNA konusundaki bilgi seviyemiz ve merak duygumuz, tüm paradigmaları değiştirebilecek bir noktaya sürükledi bizi. "Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur." diye bir atasözü geliyor bu noktada aklıma. Arzum ve duam geldiğimiz noktanın insanlığa faydalı bir başlangıç olması yönünde.
Dünyanın ne kadar küçük ve herkesin ne kadar ortak yönü olduğunu virüs ve afetler sebebiyle son bir kaç yılda daha fazla fark eder olduk. Bu istenen veya kendiliğinden gerçekleşen bir şey olabilir. Nasıl olduğu önemli değil. Ancak bunun sonucu olarak tek bir dünya topluluğuna evirildiğimizi görmek zor olmayacaktır. Bu durum en azından bir süre tüm insanların bir merkezin etrafında toplanmasını ve yüksek bir refaha erişmesini sağlar. Ancak kanımca eninde sonunda büyük bir yıkımla da son bulur.
Daha bir çok başlıkta günlerce konuşabiliriz. Bu sessiz ve hızlı değişimin farkında olmayan çok büyük kalabalıkların olduğunu görüyorum. Eskiden eğitimlerde dillendirdiğimiz gelecek dünya tasvirlerinin ve arka planda yürüyen işlerin ya içindeyiz ya da artık başımıza gelecekleri beklemekteyiz.
Bu aralar gündemde de diye değinmek isterim; hala okulların açılmasını bekleyen aileler ve gençler var. Onlara şunu söylemek istiyorum; Okullar zaten eskisi gibi olmamalı. Olamaz. Tüm dünyada kaşif yetiştirmek yerine, belli kurallar çerçevesinde yaşamını idame ettirmek, araba, ev ya da makam gibi bir havuç peşinde iyi koşabilen tutsak zihinleri yetiştirmek isteyen arzunun bir eseri olan bu eski okul sistemi böyle devam edemez. Herkesin iyiliği için böyle devam etmemeli.
Mesela herkes üniversite okumamalı. Üniversite okuyan herkes mezun olduğunda öylece bir iş sahibi olacağını düşünmemeli. İhtiyaçlar doğrultusunda hareket edilmeli. Herkes ilim, bilim, irfan peşinde koşmalı. Bunlara ulaşılabilecek tek nokta üniversite değildir. Bugün bilgi her yerde, herkesin ulaşımına açık vaziyettedir. Üniversite okuma sebebiniz işsiz kalmamak, para kazanmak ise hemen söyleyeyim aslında bugün üniversite okuyan birçok kişi okumayan fakat konusunda uzman olan ara eleman veya usta diye nitelendirilen kişilerden daha az kazanıyor.
Öğrencilik yapmış ve kısa da olsa öğretmenlik yapmış bir kişi olarak söylüyorum. Yeterince saygı göremeyen bezmiş öğretmenlerin sınıfa gelip iki çizik atıp gitmesi ya da slayt açıp onlarca satırlık sunumları okuyup geçmeleri artık sürdürülemez.
Öğretmen mentor olmalı. Keşfetmeyi, derinden anlamayı, bağ kurmayı, özetle her şeyin tabiatını anlamayı öğretmeli. Yetmediği yerde sevk edebilmeli. Her şeyi bilmemeli. samimi olmalı. Öğrencileri geleceğe hazırladığı insanlar olarak görmeli. Onlarla gelecekten gelmişler gibi iletişim kurmalı. Ona göre hazırlamalı. Onların birer emanet olduğunun, yaşlandığında karşılaşacağı ortamı hazırladığının farkında olmalı. Öğrencinin kendi yeteneklerini keşfetmesine kafa yormalı. Bir balığı ağaca tırmanmaya zorlamamalı. Bir aslana derin denizlere dalmayı öğretmekle uğraşıp onu çaresiz bırakmamalı.
Öğrenci saygılı olmalı, talep kâr bir talebe olmalı. Bilgiye teslim olmalı, hayran olmalı hatta aşık olmalı. İşin özüne vakıf olmak için dertlenmeli. Bilgiyi hayatıyla ilişkilendirmeli, destek istemeli. Aramalı.
Bu mental seviyeye ulaştığımızda içinde bulunduğumuz dünyanın nimetlerinden daha iyi faydalanabiliriz. Artık yeni bir yöne doğru hızla evirilen dünyada herkesin iş yapış şekli değişiyor. Hazır olduğumuzda bunu daha rahat göreceğiz. Resmen tembellik ediyoruz. Mesela bahsi geçen konuda yapay zeka destekli sistemler kişisel öğrenim hızını öğrenip bilgiyi gerektiği yerde gerektiği kadar verebilir durumda. Neden bu tarz sistemlerden yaygın şekilde faydalanmayalım?
Bilginin sonuna kadar ulaşılabilir olduğu böyle bir dünyada öğrenciler, öğretmenlerinden, çocuklar ebeveynlerinden daha fazla şey duyar, bilir oldular. Bu herkes için karmaşık bir durum. Ancak ilim ve irfan için hala tecrübeye, duyguya, insan olmaya ihtiyaç var. Bugün insan bu boşluğu doldurmaya odaklanmalıdır.
Hemen bu noktada "Bir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha üstün bir miras bırakamaz." hadisi şerifi ve Neşati'nin şu sözleri geldi aklıma "Gezdim Halep’i Şam’ı eyledim ilmi talep, Meğer ilim gerideymiş, illâ edeb illâ edeb".
Henüz daha bu mental seviyeye ulaşamadığımız için imkanı olan herkesin tabi ki üniversite okumasını tavsiye ederim. Ancak bu imkana kavuşamayanlar hayatta derin bir azaba duçar olacaklarını düşünmesinler. Benim inancıma göre Allah rızka kefildir. Sadece kendin için değil ailen ve çevren için de iyi olanın peşinde ol yeter. Gerisi gelir.
Üniversite okuyacak arkadaşların yetenekleri ve şartları uyuyorsa temel bilimlere ve temelinde matematik olan alanlara yoğunlaşmalarını tavsiye ederim. Ne kadar yüksek matematik görür bunun özüne ne kadar vakıf olurlarsa geleceğin yükselen teknolojilerinde o kadar söz sahibi olurlar. Önümüzdeki yıllarda göreceğiz ki doktorluk bile bugünkünden çok farklı şekilde olacak.
Gelecek çok şaşırtıcı ve heyecan verici görünüyor. Daha neler var neler? İşte yükselen teknolojiler:
- Blockchain: Geleceğin toprağı niteliğinde.
- Kuantum Bilişimi: Kuantum bilişimi hakkındaki çalışmalar henüz daha iptidai seviyede fakat herkesin erişimine açık hale getirildi.
- Yapay Zeka, Makine Öğrenimi: Tüm iş yapış şeklimizi değiştirecek potansiyele sahip.
- 3D yazıcılar: Bu konuda ilerleme devam edecek. Aklınıza bir takım yapıların bu şekilde inşa edileceği de gelmeli, geniş düşünmelisiniz.
- Malzeme Bilimi: Daha hafif daha dayanıklı malzemelere ihtiyaç var. Elimizdeki eşyanın tabiatını zorlar noktaya geldik.
- Nanoteknoloji: Türkiye'nin de üretebildiği grafeni incelemenizi tavsiye ederim.
- Robotics: Tanımlı problemleri insandan daha hızlı ve daha az hatayla çözebilmek artık mümkün.
- Nesnelerin İnterneti: İnternet, sensor, aktuvatorler ve mikro işlemciler ile gerçek dünyayı etkilerini yorumlamak ve akıllı tepkiler oluşturmak mümkün.
- Sanal Gerçeklik: Bazen ilgi azalsa da bu konuda yapılabilecekler şaşırtıcı. 5G ile daha fazla tercih edileceğini düşünüyorum
- Sinir Bilim: Elon Musk ar-ge faaliyetleri ile bu konuya olan ilgiyi canlandırdı. Tabi ki yıllardır üzerinde çalışılan bir alan. Artık meyvelerini yeme zamanı
- Bio Teknoloji / Tıp: İlaçlar ve hastalıkların tespitiyle ilgili ciddi gelişmeler olacağa benziyor.
- Otonom araçlar: İnsansız araçlar, taşımacılık vs. şimdiden haberlerini duyuyoruz. Onlara yaygın şekilde güvenmemize az kaldı.
- Enerji Depolama: Çok ciddi bir problem haline gelmiş durumda. Yeni tip depolama teknikleri veya atom enerjisi gerekli. Önümüzdeki en büyük kısıtlardan biri diyebiliriz.
- Bulut Bilişim: Şimdiden dünyayı saran onlarca veri merkezi ile milyarlarca cihaz aktif şekilde hizmet veriyor. Kullandıkça öde avantajı ve yeni yetenekleri ile herkesi cezbediyor.
Hepimizin hayatında ciddi değişiklere sebep olan bir salgın süreci içerisindeyiz. İnsanın radikal değişikliklere açık olduğu zamanlar en zor anları yaşadığı zamanlardır. Bu zor zamanlar suni de olabilir gerçek de. Bunu önümüzdeki yıllarda anlayacağız. Ama görmezden gelemeyeceğimiz bir şey var ki o da; insan oğlu olarak edindiğimiz birikimler ve elimizdeki araçlar bizi ya bugüne kadar hiç ulaşamadığımız bir refah seviyesine yükseltecek ya da onlarca yıl kurtulamayacağımız prangalarla tutsak edecek.
Özgür olmak ve özgür kalmak için ilim ve irfanın peşinde olmalı, değişeme açık ve insan kalmalıyız.